Endometriozisin doğurganlık dönemi hastalığı olduğu inanışı, postmenopozal endometriozis konseptinin gelişimi ile değişime uğradı.
ANAHTAR NOKTALAR
Önemli Başlıklar:
Önemi:
Ne yapıldı?
Anahtar Sonuçlar:
Postmenopozal dönemdeki ana östrojen kaynağı yağ dokusu ve cildi içeren periferik dokulardır.
Artmış östrojen için diğer bir kaynakta dış kullanımdır (Hormon replasman terapisi veya fitoöstrojenler).
ÖZET
Endometriozis, endometrial glandüler ve stromal dokunun uterin kavite dışında bir yerde localize olması olarak tanımlanan, östrojene bağımlılık gösteren ve genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda tespit edilen bir hastalıktır. Fakat son veriler göstemiştirki bu hastalık premenopozal ve postmenopozal yaş grubundaki kadınlarda da görülebilmektedir.
Romen ve Fransız bilim adamları olan Secosan ve arkadaşları, Diagnostics Dergisinde ¨Menopozda Endometriozis-Tartışmalı Bir Hastalığa Yeni Bir Bakış¨ başlıklı makalelerini yayınlamışlardır. Yazarlar bu makale ile postmenopozal endometriozisin prevelansı, pathofizyolojisi, kliniği, tanı ve tedavi metodları, malign transformasyon riski ve pelvis dışı yayılım durumu gibi tüm yönlerini değerlendirmeyi amaçlamışlardır.
Postmenopozal endometrioziste altta yatan ana mekanizma östrojen eşik teorisidir; yani yoğun östrojenin endometriotik lezyon gelişimi veya aktivasyonu ile sonuçlandığı teorisidir. Postmenopozal dönemde yağ dokusu ve cildi içeren periferik doku kaynaklı ve hormone replasman tedavisi gibi dış kaynaklı iki östrojen kaynağı bulunmaktadır.
Pelvik ağrı, over kisti, bağırsak ve üriner sitem şikayetleri premenopozal dönemde görülen en yaygın bulgulardır. Fakat semptomların şiddeti ile klinik bulguların korale olmaması nedeniyle klinisyenler değerlendirmede dikkatli olmalıdırlar. Postmenopozal endometriozisi tespit etmede hastalardan alınacak anamnez, klinik değerlendirme ve fizik muayene klinisyene sınırlıda olsa yardımcı olacaktır.
Tanıda altın standart lezyonun çıkarılması ve histopatolojik tanıdır, fakat araştırmacılar non-invaziv yeni bir tanı metodu geliştirmek için de çalışmaktadırlar. Ümit vaat eden bazı non-invaziv biyomarkerlar tespit edilmiş olmasına rağmen, endometriozis tanısı için klinik pratikte kullanılabilecek yüsek sensitivite ve spesifiteye sahip bir biyomarker hala yoktur.
Postmenopozal endometriozis tanısında bazı görüntüleme yöntenleri kullanılabilinmektedir. Transvaginal ultrosonografi, radyasyona maruziyet olmaması, kolay ulaşılabilir olması, ucuz olması ve iyi tolere edilebilir olması gibi avantajları nedeniyle ilk basamaktaki görüntüleme yöntemidir. Bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve çift kontrast baryumlu enema gibi görüntüleme yöntemleri derin infiltratif endometriozis ve endometrioma tanılarında bilgi sağlamaktadır.
Yoğun araştırmalara rağmen endometriozisin optimal tedavisi hala netleşmemiştir. Tedaviye karar verme; hastanın klinik durumu, yaşı, semptomların yoğunluğu, hastalığın yaygınlığı ve lokalizasyonu, tıbbi ve cerrahi tedavi ile ilişkili komplikasyonların, yan etkilerin, maliyet ve eşlik eden yandaş patolojilerin varlığı gibi durumları göz önünde bulundurarak hasta merkezli olmalıdır. Hormon replasman tedavisi, tibolon, tamoksifen veya aromataz inhibitörleri gibi tedaviler, kullanımları kontraendike olmayan kişilere önerilebilir. Şüpheli endometriozis semptomları olan post menopozal kadınlar, bu olgularda artmış over kanser riski nedeniyle malignite açısından dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidirler.
Yazarlar makalelerinde; göreceli olarak düşük insidansta olmasına rağmen nedeni açıklanmayan pelvik ağrısı olan postmenopozal hastalarda daha önceden endometriozis öyküsü tariflemiyor olsalar bile endometriozis varlığının akılda tutulması gerektiğini belirtmişlerdir.
Çeviren: Dr. Çağdaş Şahin